21 Ocak 2011 Cuma

Beşiktaş farklı

Yeni transferleriyle Türkiye'nin açık ara en iyi hücum gücüne sahip olan Beşiktaş, takım savunmasındaki arızalara karşın Buca'yı 5-1 gibi bir skor ve rahat bir oyunla geçmeyi başardı. Quaresma, Guti ve Simao ile gerçekten de akıl almaz bir yaratıcılık potansiyeline sahipler artık. Kaldı ki bunlara ilerleyen zamanda Fernandes'i de ekleyecekler. Ernst ile birlikte 6 yabancının tamamının orta saha ve hücumda kullanılması, buna mukabil kale ve savunmanın güven vermeyen yerli oyunculara kalması bir sıkıntı gibi gözüküyor ama sadece Toraman'ı sağa alıp Sivok ve Ersan'ı göbekte oynatarak ve ileriden bir kişiyi keserek, zorluk derecesi yüksek maçlarda daha güvenli bir takım olabilirler. Bu kadar basit.

Şampiyonluk yolunda pek şansları olduğunu sanmıyorum ama ilk 2'yi zorlayabilir Beşiktaş. Kadro kalitesi gerçekten de çok yükseldi ve takım içindeki hava da gayet olumlu görünüyor. Hoş, tüm bunların bedeli bir adamın (tüp kafadan bahsediyorum) kulübü soyup soğana çevirmeye devam etmesi ama taraftar buna bakmaz, sahadan aldığı keyfe bakar. An itibarıyla bu hususta bir şikayetleri olduğunu da sanmıyorum.

Beşiktaş 5 - Buca 1

16 Ocak 2011 Pazar

Malatya maçına dair...

Aziz Yıldırım'ı bu blogun sayfalarında acımasızca, sınırları zorlayarak ve samimî bir şekilde eleştirdim 3 senedir. Eleştirilerimin hepsini de mantıklı ve gerekçeli durumlara dayandırdım, bu yüzden hiçbirinin yerine oturmadığını düşünmüyorum. Ama bu sene farklı; bu sene bence Fenerbahçe kulübünde en son eleştirilecek kişi Aziz Yıldırım'dır. Neden mi? Kendisini sezon başından beri futbol takımından bu kadar soyutladığı için.. Transferi tamamen teknik direktörün takdirine bıraktığı için.. Takım geçen sene şampiyonluğu son maçta kaçırmış ve fena olmayan bir kadroya sahip olsa da, para harcamaktan kaçınmadığı için.. Ve de ortalıkta fazla görünmediği için.. Bir başkandan daha ne bekleyebilirsiniz?

Aykut Kocaman tercihi tartışılabilir belki ama ben tartışmam. Ortalama 3 yılda bir şampiyonluk gören bir kulübün başkanının, CV'si her ne kadar bu pozisyon için yeterince kalifiye olmasa da Aykut gibi efsane bir oyuncuyu, bir beyefendiyi, romantik bir tercihle takımın başına getirmesini eleştirmem. Şu sıkıntılı duruma rağmen sezon sonuna kadar onunla devam etme konusundaki ısrarını bin kez alkışlarım hatta..

Netice itibarıyla baktığımızda, söz konusu tercihi yaptıktan ve tüm yetkiyi hocaya devrettikten sonra Aziz Yıldırım futbol takımına burnunu sokmadan, hocasına azamî saygıyı göstererek geri planda kalmayı başardı. Başardı diyorum, zira bu, onun ego seviyesindeki bir adam için çok zor bir olay. Yıldırım'ın, hangi amaçla olduğu bizi ilgilendirmeden söz konusu eyleminin doğruluğunun hakkını vermemiz icap eder.

Dolayısıyla Malatya maçı ve bu yıl kaybedilen diğer puan ve maçlarda en az sorumlu olan kurum, kulübün başkanlık makamıdır bence. En fazla sorumlu olan ise futbolculardır.

Aykut Hoca'nın, bu kulüpteki bütün kredisini bu sezon sonunda yitirmiş olmasından korkuyorum. Bence, kaybedecek bir şey kalmadığı için, Rıdvan Dilmen'in dediği gibi sahada "topu ısıran" adamlarla oynaması lâzım artık. Oyuncular da aynı şekilde, 12 km koşabileceği bir maçta 11 koşmamalı hiçbiri.. Karşılaştıkları her rakibe aynı saygı ve ciddiyetle yaklaşıp profesyonelce davranmalı.. Bunlar kendileri için bir zorunluluk olduğu kadar bizim için de bir temenni aynı zamanda. İkinci devrenin ilk maçı olan Antalya maçından itibaren bir çıkış izleriz umarım.

Son of a b.tch!

İş-güç nedeniyle internete bile giremediğim ve bloga hiçbir şey yazamadığım uzunca bir dönemden sonra ilk postun Howard Webb dışında biri hakkında olması mümkün mü? Daha 13 Aralık gecesi Arsenal'i Old Trafford'da doğradığı için iğrenç adını bu satırlarda zikrettiğim şerefsiz piç, FA Cup'ta Liverpool'u da aynı stadyumda çimlere gömdü bir hafta önce. Dalglish gibi bir efsanenin ilk maçının United deplasmanına ve de üstelik bu kanı bozuk hakeme denk gelmesi ne büyük şanssızlık..

Arsenal ve özellikle Liverpool gibi büyük kulüplerin, Old Trafford'daki her maçında ev sahibini 12 kişi oynatan bu adamın hâlâ maç yönetiyor oluşuna ses çıkarmamaları da ne enteresan...