14 Mayıs 2011 Cumartesi

tUnE-yArDs - W H O K I L L (2011)


New England yerlisi Merrill Garbus, tUnE-yArDs adıyla 2006'da başlayan solo çalışmalarını, kaset formatında bizzat kaydettiği "BiRd-BrAiNs" albümüyle 2009'da ciddiyete dökmüş ve oldukça olumlu eleştiriler almasını müteakip, daha bir ay geçmeden 4AD ile sözleşme imzalamıştı. Doğal olarak yeni albümü daha profesyonel bir çalışma ortamında, kalabalık bir müzisyen ekiple kotarılmış. Ve net bir şekilde belirtilmeli ki, ortaya çıkan sonuç ilkinden daha parlak, daha etkileyici ve daha başarılı. Yaptığı müziğin türünü belirlemek her ne kadar imkânsız olsa da, Garbus'un tıpkı şekerci dükkânındaki bir çocuk gibi aklına gelen tüm fikirler ve müzikal olanaklar arasında vahşice gezindiği (ve folk, R&B, jazz, hip-hop gibi türlerin hemen hepsiyle haşır-neşir olduğu) söylenebilir. Bunu yaparken yaratılan işin dağınık, savruk ve bütünlükten yoksun görünmemesi ayrıca takdir edilmeli ama elbette onun müziğini tanımlayan temel element, eşi-benzeri olmayan muhteşem sesi ve vokal tarzı. Albümü birkaç kez döndürdükten sonra Garbus'un alâmet-i farikası diyebileceğimiz bu ses, dinleyiciyi yavaş yavaş sarmaya başlıyor ve şarkıcının sonraki işleri için sabırsızlandırıyor. 9/10

12 Mayıs 2011 Perşembe

G.Saray'ın içi çürümüş

3 yıldır şurada G.Saray'ın asıl sorununun yönetim, futbolcular ya da teknik direktör değil, taraftar olduğunu bağırıp duruyorum. Fenerbahçe kompleksiyle yanıp tutuşan, başarıya tapan, G.Saray çok başarılı olduğunda şımarıp züppeleşerek maçlara gitmeyen, başarısız olduğunda ânında arkasını dönen, "gelen ağam, giden paşam" zihniyetini elbise gibi üzerine giymiş, etik hiçbir değerden nasibini almamış acayip bir topluluk takip ediyor G.Saray'ı.. Bayern gibi bir kulübün taraftarları hiçbir sebep yokken sırf Schalke'li diye Neuer'i istemezken, G.Saraylı taraftarlar dün dopingçi diye bok attıkları bir oyuncuyu, bugün "Fener'e çalım atıldı" diye bağırlarına basıyor. Bundan daha zavallı bir durum olabilir mi?

G.Saray, nasıl yapacak bilmiyorum ama bu iğrenç taraftar profilinden kurtulmadan düzlüğe çıkamaz. 2002 yılında Türk futbol tarihinin en büyük hocası olan Lucescu'yu "oynanan futbol keyif vermiyor" diye gönderip, allah yerine koydukları Terim'in ismini haykırdı bunlar tribünde, dün gibi hatırlıyoruz. Bunun üzerine rahmetli Canaydın "seyircinin gönlündeki hocayı getirdim" diyerek Terim'i transfer etti. Sonra "s.ktir ol git Terim, s.ktir ol git!" diyerek Hagi'yi istediler bu kez. Bunun üzerine Terim kovuldu, Hagi geldi. Sonra 25 bin kişi "hırsız Hagi!" diye bağırıp onu da göndertti takımdan. Onun yerine Rijkaard geldi, total futbol duayeni ilan ettikleri bu zavallı adamdan Avrupa şampiyonluğu istediler. Sonra onu da istifaya davet edip bu kez yeniden Hagi'ye kucak açtılar. Arda Turan konusunu hiç açmıyorum, o çocuğa yapılanlar dönekliğin tarifi olarak ansiklopedilere bile konabilir. Türk futbol tarihinde daha şakşakçı, daha popülist, daha makyavelist, daha ikiyüzlü bir taraftar grubu hiçbir yerde görülmemiştir.

Taraftar böyle, ya kulübün içi ne alemde? Geçen sene hazırlık maçında cezalı oyuncuyu (sakat olan başka oyuncunun formasını giydirerek) oynatan ve tarihin en büyük pisliğine bulaşan basketbol şubesi, bu yıl da Olin Edirne ile eşleşmekten korkarak şike yaptı ve Antalya'ya kendi sahasında bilerek yenildi. Ve G.Saray taraftarından çıt yok, inanabiliyor musunuz? Bir allahın kulu çıkıp demiyor "ey kendini bilmezler, burası G.Saray kulübü" diye.. Nasıl içlerine sindiriyor, nasıl huzurla bu kulübü tutuyorlar, anlamıyorum. Ama ne olursa olsun tam anlamıyla utanç verici bir durum var ortada. Hakikaten yazık..

11 Mayıs 2011 Çarşamba

Explosions in the Sky - Take Care, Take Care, Take Care (2011)


Texas'lı dörtlü Explosions in the Sky'ın müziği, tıpkı mezkur güney eyaletinin insana ilk etapta çağrıştırdığı şeyler gibi: Uçsuz bucaksız bir manzara, temiz bir açık hava ve "genişlik" hissiyatı.. Tarzlarına alışmak ve sindirmek için belki diğer gruplardan daha fazla dinlemek gerekiyor, belki biraz daha emek istiyor ama melodi ve düzenlemelerdeki benzeri az bulunur zarafete bir kez alıştıktan sonra gerisi çorap söküğü gibi geliyor. Gitar orijinli entrümantal bir müzik icra edip, bunu distorsiyonlarla desteklerken, ortaya çıkan mamûlü bu kadar "dinlenebilir" kılmaları gerçekten de takdire şayan bir durum. Son üç albümle birlikte "dört yılda bir" periyoduna girmeleri ise, müzikseverler için tek kelimeyle şanssızlık.. 9/10

8 Mayıs 2011 Pazar

Camera Obscura - My Maudlin Career (2009)


1996'da kurulan ama ilk albümünü 2002'de kaydeden İskoç grup Camera Obscura, o zamandan beri indie camiasında romantik, korkusuz ve süslü lirikler; mükemmel melodiler ve zengin orkestral düzenlemeler ile parıldayan, çok nitelikli bir pop müziğin icracısı durumunda. Hele Tracyanne Campbell'ın sesi ve vokal tarzı o kadar güzel ve baştan çıkarıcı ki, bir kez dinleyenin bir daha vazgeçebilmesi çok zor. 9 kişilik bu kalabalık kadronun bugüne kadarki en iyi işleri olarak, genelde 2006 çıkışlı "Let's Get Out of This Country" gösterilir ama şimdilik son albümleri olan "My Maudlin Career" (tarz olarak öncekiyle neredeyse aynı olmasına karşın) bizce o albümü de (burun farkıyla) aşan bir çizgide, bu mütevazı grubun kariyerinin zirvesinde konuşlanıyor; dinleyici için duygusal anlamda çok güçlü, aynı zamanda müzikal olarak fazlasıyla tatmin edici bir yolculuk arz ediyor. 9/10