23 Mayıs 2009 Cumartesi

En iyi 5 Clint Eastwood filmi

Clint Eastwood 80 yaşına merdiven dayamasına rağmen hâlâ neredeyse yılda en az 1 film çekmeye devam ediyor. Klasik Amerikan sineması diye adlandırabileceğimiz ve 60'lı yılların sonlarına kadar Amerikan sinema sektörünün neredeyse tamamına hâkim olan, 70'lerden itibaren ise yenilikçi akımların ortaya çıkmasıyla giderek kaybolan bir ekolün yaşayan son büyük temsilcisi. Oyuncu olarak başladığı, Leone'nin spagetti western'leri ve Kirli Harry serisi ile doruğuna çıktığı kariyerine 1970'lerden itibaren yönetmenliği de ekleyerekdevam eden Eastwood, Howard Hawks, John Ford gibi ustaların izinden giderek oluşturduğu muazzam bir filmografiye sahip bugün. Son olarak geçtiğimiz yıl yine fazlasıyla nitelikli sayılabilecek iki filmle, "Changeling" ve (daha fazla beğendiğim) "Gran Torino" ile arz-ı endam eyleyen yönetmenin en iyi 5 filmini sıralamak istedim. Her zaman olduğu gibi herkesin kendi listesine saygılarla...

1. Unforgiven (9)
1992

2. A Perfect World (8)
1993

3. Million Dollar Baby (8)
2004

4. Letters from Iwo Jima (8)
2006

5. Bird (8)
1988

Hak ettiler

Almanya liginde şampiyon Wolfsburg oldu ve Bayern düşmanlarını (yani aklı selim futbolseverlein hepsini) ziyadesiyle sevindirdi. Josue gibi bir hamal ön libero, Misimovic gibi bir maestro ve Grafite ile Dzeko gibi iki muhteşem forvet ile Avrupa'da artık esamisi okunmayan 4-3-1-2 sistemini uygulayarak zafere ulaşmaları ayrıca takdire şayan. Bundesliga'yı, Premier League'den sonra ve hatta onunla birlikte, seyri en zevkli lig hâline getiren unsurların başında geliyor bu takım. Bayern'in Toni, Ribery, Klose, Lahm ve Scweinsteiger'li kadrosunu geride bırakmaları, üstelik aralarında oynana maçta onları rezil edip beşlemeleri, bunların hepsi bonus. Tarihinde ilk kez bu zafere ulaşan takımı, o takımı oluşturan Magath'ı ve bu personel grubunu bir araya getiren yöneticileri ne kadar tebrik etsek azdır.

Şimdi merak ettiğim, bu iki muhteşem forveti elde tutabilecekler mi? Ve Şampiyonlar Ligi'nde neler yapacaklar? Merakla bekliyoruz.

20 Mayıs 2009 Çarşamba

Shakhtar favori

Ukrayna takımı Shakhtar'ın başındaki Mircea Lucescu bence Türk futbol tarihinin gelmiş geçmiş en iyi teknik direktörü. Etik anlamda bir takım problemleri bulunsa da, devamlı ağlayan bir imajı olsa da bu gerçek değişmiyor. Türk futbol tarihinde yönettiği takımı Şampiyonlar Ligi'nde gruptan çıkarmayı tam 3 kere başardı Rumen hoca. Bu başarıyı onun dışında gören tek isim Zico. Bizim yüceler yücesi imparatorumuz ise genelde 4-5 yedi bu kupada ve gruptan çıkmayı rüyasında bile göremez mesela. Beşiktaş gibi benim çocukluğumdan beri Avrupa kupalarında yüz karası olan bir takımı da neredeyse gruptan çıkarıyordu, hatırlayınız. Hatta Uefa'da da gidebildiği en üst tura onunla gitti Beşiktaş. Lucescu işte böyle bir adam. Adeta kazanmaya programlanmış bir makina yaratıyor elindeki takımdan. Bence en büyük sırrı ise çok ama çok çalışmak. İşini gerçekten seven, ama sevmek de yetmez, "bilen" biri o. Sabahlara kadar rakibin maçlarını izleyen, "bu iş insanı ailesinden bile koparıyor canım!" gibi saçma sapan bahaneler üretmeyen, yaptığı işe saygılı gerçek bir profesyonel. Onun sayesinde Ukrayna futbolu Avrupa kupalarında gelip kıçımıza dayandı, hatta geçti bile. Şimdi Fener'in geri zekâlı başkanı 4-5 milyon avro vereceği yeni hocaların peşinde ama son yıllardaki demeçlerinden anladığımız kadarıyla Fener'e adeta hayran olan ve çalışmak için can atan bu adamı görmüyor. Belki de işine gelmiyordur.

Neyse, Lucescu'nun genç takımı, tırnaklarıyla oluşturduğu Shakhtar Donetsk, tarihinin en önemli maçına çıkıyor bu gece. Uefa Kupası finalindeki rakibi Werder Bremen normalde kadro ve kalite anlamında daha üstün ama Diego ve Mertesacker gibi iki inanılmaz eksikle sahaya çıkacak. Hatta Almeida da oynamayacakmış ama Rosenberg onun açığını doldurabilir. Kadroların bu hâline bakınca bir denge göze çarpıyor ama ben Werder Bremen'in defansındaki zaafları nedeniyle Shakhtar'ı favori görüyorum bu maçta. Lucescu'nun müthiş taktik disiplini ile önce gol yememeyi garanti altına alıp hızlı ataklarla ve yetenekli oyuncuları ile gol arayacaklar. bir tane bulduktan sonra ikinciyi de bulabilirler. 2-0 ya da 2-1 Shakhtar'ın kazanacağını düşünüyorum. Werder, Almanya'da desteklediğim takım olsa da, bu maçta ben Luce'nin ekibini destekleyeceğim. Kadıköy'de oynanması nedeniyle ülkemiz futbolu için de dönüm noktası sayılabilecek bu maçı umarım kazanırlar.

19 Mayıs 2009 Salı

Ligde 32. haftanın görünümü

Lider Beşiktaş bu kez A.Gücü'nü deplasmanda yenmeyi başardı ve yine iyi oynamadan yaptı bunu. Eğer Ernst ikinci golü o kadar erken atmasaydı neler olurdu merak ediyorum. Ama artık klasik tabirle iyi oyunun beklenmediği, sadece ve sadece "kazanmanın" önemli olduğu haftalardayız. Mustafa Denizli de bu haftaları oynamayı iyi bilir. Gelecek hafta G.Saray'ın Beşiktaş'a yenilmeyeceğini düşünüyorum. Ama Sivas bundan faydalanabilir mi, bunu göreceğiz. Eğer dediğim olur da olay Denizli deplasmanına kalırsa Beşiktaş'ın işi çok zorlaşır.

Sivas ise hakemin saçmalaması yüzünden neredeyse puan kaybedecekti lig sonuncusu karşısında ama neticede ikinci yarıda oynadığı futbolla kazanmayı hak etti. Bu haftaki G.Birliği maçı çok zor olacak ama Sivas'ın o maço mutlaka kazanması gerektiği gibi, averaj hesaplarını da göz önünde bulundurarak rakibin risk aldığı dönemlerde (tabii önce Sivas öne geçerse!) farkı arttırmak için mutlaka gayret göstermeli. Çünkü G.Saray-Beşiktaş maçı berabere bittiği anda, Sivas kazanırsa puanlar eşitlenecek. O durumda iş genel averaja kalıyor. Bülent Uygun, Yıldız ve Kamanan'ı Tum'un önünde (ya da Tum, Kamanan, Yıldız üçlüsünden ikisini Mohammed'in önünde) oynatarak 4-3-1-2'yi tercih etmeli. Orta sahada da Sezer, İbrahim ve Musa'yı oynattığ anda Sivas'ın maçı kazanması işten değil bana göre.

Trabzon ise biraz hakemin desteği biraz da hırsı ve arzusuyla Bursa önünde kazanmayı bildi. Onların şampiyonluk ve ikincilik iddiası hâlâ baki. Hatta ciddi bir şansları da var çünkü Fener gibi hiçbir iddiası kalmamış bir takımla oynayacaklar son maçı. Son hafta en rahat takım Trabzon olacak ama onların da bu haftaki Eskişehir maçı zor. Onu geçerlerse ne olacağı hiç belli değil.

G.Saray ve Fener ise artık uzatmaları oynuyor, onları geçiyorum.