30 Aralık 2013 Pazartesi

2013'ün en iyi filmleri

1. Gravity (9.5) Alfonso Cuaron


Uzay filmlerine -naçiz kanaatimce- yeni bir soluk getiren, "uzay boşluğu"nu dört başı mamur bir gerilim mekânı hâline dönüştüren, son yılların en iyi filmlerinden biri. Açıkçası, sinema salonunda seyretmemiş olanlar için üzülüyorum, zira bu filmin hakkını en heybetli televizyon setinin bile verebilmesi çok zor.

Sinema ve müzik açısından artık "daha önce yapılmamış" bir şeyler yapmak neredeyse imkânsıza yakın bir hadise. Bu yüzden kendi meşrebimce sanat yapıtlarını değerlendirirken, en önem atfettiğim kriterlerden biri de bu oluyor. İşte "Gravity" bu hususta adeta ilaç gibi bir film. Uzay filmlerinde bugüne kadar gördüğümüz, anlı-şanlı yönetmenlerin bile "başka çare yok; bu türden bir film çekiyorsan böyle yapmak zorundasın" diyerek kaçamadığı hemen tüm klişelerden ısrarla kaçınıyor. Nedir? Houston'da sorunları çözmeye çalışan, çözdükleri zaman da seyirci olarak bize gerçek bir "arınma" yaşatan o süper-zeki bilim adamları burada yok mesela.. Aksiyon ve savaş sahneleri, seyircinin duygularını "yönetmeye çalışan" hamasi hikâyeler vs. de öyle.. İki astronot, uzayın sonsuz ve ıssız boşluğunda yaşam savaşı veriyor ve tek başınalar.. Bu bile muazzam bir cesaret ve yaratıcılık istiyor bence.

Bunun yanında teknik olarak sinemadan hiç anlamayan seyircilere bile "yahu bu, daha önce gördüğüm hiçbir şeye benzemiyor" diye düşündüren ve sanki "oradaymış" gibi hissettiren "pür" bir sinema duygusu var filmde. Ve en önemlisi, bu hissiyatı çekim hileleri ya da seyirciyi avcunun içine alan vurdulu/kırdılı aksiyon sahneleri vs. ile vermiyor. Kamerasını öyle güzel kullanıyor ve öylesine "o ortamın bir parçası" yapıyor ki, bunu kelimelerle anlatmak çok zor. "Dev" sanat yapıtlarında hissedebildiğimiz bir şey bu ve kuşkusuz, tamamıyla, kariyerinin en iyi filmine imza attığını düşündüğüm yönetmen Cuaron'un başarısı..

"Her ne olursa olsun hayatta kalmak ve asla pes etmemek" gibi tanıdık meseleleriyle seyirciyi içine çekmeyi başaran film, gayet dozunda tutulmuş olan kısa süresinin ve ustalıkla kullandığı mizah duygusunun da katkısıyla yağ gibi akıp gidiyor.

Özetle, film seyretme alışkanlığı olan herkesin defalarca görmesi gerektiğini düşündüğüm bir başyapıt "Gravity" ve yılın, açık ara en iyi filmi.

2. Her (8.5) Spike Jonze


Video klipler tarihinin efsane yönetmenlerinden biri olan Spike Jonze da, Cuaron gibi kariyerinin en iyi eserine 2013'te imza attı. Filmi anlatmaya nereden başlamalı, hangi erdeminden dem vurmalı bilmiyorum. Fazla uzatmadan şunu belirteyim: Sinemada en sevdiğim janr'lardan biri bilim-kurgu, bilim-kurgu filmleri arasında en sevdiklerim de kendi meşrebince orijinal bir "gelecek tablosu" çizenlerdir. Hele o yaratıcı ve belki de "uçuk" hikâyesi vesilesiyle aslında "bugün"e dair bir şeyler söylüyorsa, benim açımdan kare as tamamlanmış olur.

Jonze giderek yalnızlaşan "günümüz insanı"nın bu gidişle içine düşmekten kendini alamayacağı o melankolik ve puslu dünyayı muhteşem resimlerle kusursuz bir şekilde inşa ediyor ve sanat yönetimi ile Joaquin Phoenix'in muazzam oyunundan güç alarak, son yılların en çarpıcı filmlerinden birine imza atıyor. Sinemayı seven, ikili ilişkiler konusuna kafa yoran ve akıllı telefonlar başta olmak üzere elektronik cihazlar ile olan ilişkimizi sorgulayan herkesin mutlaka görmesi gereken bir film..

3. The Wolf of Wall Street (8.5) Martin Scorsese


Blog'u ve Twitter hesabımı takip edenlerin bildiği üzere, sinema tarihinde en sevdiğim yönetmen Martin Scorsese. 70 yaşını devirmiş olmasına rağmen formundan hiçbir şey kaybetmeyen büyük usta, "The Wolf of Wall Street" ile "satış" mesleğini, belki de gelmiş geçmiş en mükemmel şekilde betimleyen nefis bir filme imza atmış. Leonardo DiCaprio'nun büyük ihtimalle Oscar alacak olan enfes oyunculuğu ayrı bir yazı konusu ama filmin "sınıf atlamak isteyen" sıradan insanların dünyasına bakışı, paranın yoldan çıkardığı sefil hayatları detaylandırışı tek kelimeyle harikulade. Bahsedilecek o kadar çok erdemi var ki filmin, sayfalar dolusu yazsam yine de hakkıyla anlatamam. 172 dakikalık uzunluğun biraz fazla olması ve bir takım yan hikâyelerin gereksizliği dışında hiçbir kusuru olmayan film, o kusurları da olmasa gerçek bir başyapıt olabilirmiş.

4.. Rush (8) Ron Howard


70'li yılların iki efsane Formula 1 pilotu Niki Lauda ile James Hunt'ın pistlerdeki rekabetini anlatan "Rush", yılın en güzel sürprizlerinden biri.. İnsanın adeta nefesini kesen yarış sahneleriyle, bu türün gelmiş-geçmiş en iyi filmlerinden de biri aynı zamanda.

"Gravity"de uzunca anlattığım o "tazelik" burada yok mesela, zaten dediğim gibi sinemada bunu yapmak artık çok zor. Ama işte "Rush", spor filmlerinin o bilindik formülünü fazla eğip bükmeden, şahane senaryosunun da katkısıyla o formüle yeni bir şeyler eklemeyi başarıyor ve insanı bir duygu seline boğan muhteşem finaliyle amacına %100 ulaşıyor.

5. American Hustle (8) David O. Russell


"Three Kings"den beri 15 yıldır ilgiyle takip ettiğim ve son olarak geçen yıl "Silver Linings Playbook" ile gönülleri fetheden Russell, 3 dalda Altın Küre kazanan ve 10 dalda Oscar'a aday gösterilen yeni filmi "Düzenbaz"da 1978 yılında gerçekleşen bir FBI operasyonunu anlatıyor. "Kolay yoldan voliyi vurma" peşindeki "sıradan" insanların yaşadığı -ve filmin başında yazdığı üzere "bir kısmı gerçeklere dayanan"- olayları, her bir karaktere eşit mesafede durarak bir "gözlemci" gibi anlatan filmin, "kara komedi" türüne meyletmesi son derece yerinde bir tercih. Hırslarının, tutkularının, komplekslerinin ve kendi zayıf noktalarının akıntısına kapılmış tüm o karakterler, iki saat boyunca bu türe son derece uygun bir hengâme içinde oradan oraya koşuşturup duruyor. Yönetmenliği, senaryosu, oyunculukları, müzikleri ve -özellikle- sanat yönetimiyle "birinci sınıf" diyebileceğim film, Russell'ın kariyerindeki en iyi ikinci iş bence..

6. Blue Jasmine (8) Woody Allen


80 yaşına merdiven dayamasına rağmen her yıl film çekmeye devam eden, sinema tarihinin en büyük yönetmenlerinden Woody Allen, olağanüstü bir filmle 2013'e kendi imzasını attı. Mâlumunuz, kapitalizmin doğal sonuçlarından biri de yaşam standatlarını kaybetmektir, tıpkı "sınıf atlamak" gibi.. İşte "Blue Jasmine", tabir caizse Olympos Dağı'nda sürdürdüğü hayatında her şeyini kaybeden ve (bir süpermarkette çalışarak mütevazı bir hayat sürdüren) kız kardeşinin yanına taşınmak zorunda kalan bir kadının hikâyesini anlatıyor. Cate Blanchett'in, bence sinema tarihinin en unutulmaz performansları arasına giren oyunculuğu, bu filmi görmek için tek başına yeterli bir sebep. Ama Woody Allen'ın yönetmenliği ve filmini bitirirken tercih ettiği yol (seyirci beklentilerinden ısrarla kaçınması), tam anlamıyla büyüleyici. Usta yönetmenin kariyerinin de en iyi 10 filminden biri olduğunu düşündüğüm "Blue Jasmine"i, sinemayı seven herkese tavsiye ediyorum.

7. Dans la Maison (7.5) François Ozon


Seyircisini en ciddiye alan, onlara en çok saygı duyan yönetmenlerin başında gelen Ozon da, 2013 yılında filmografisinin en iyi 2 filminden birine imza attı bence. İspanyol yazar Juan Mayorga'nın bir oyunundan uyarlanan "Evde", yeni nesilden ümidini çoktan kesmiş bir edebiyat öğretmeninin, yazarlık dehasını keşfettiği bir öğrencisi ve onun yazdığı -gerçek yaşamdan esinlenen- hikâyesiyle olan ilişkisini anlatıyor. "Öğretmen" ile "öğrenci"nin zaman zaman yer değiştirdiği, başrol kahramanının bir hikâyeye müdahale etmek ve şekil vermek isterken o hikâyenin kahramanlarından birine dönüşmekten kaçamadığı, "röntgencilik" mevzuuna neredeyse "Peeping Tom" ya da "Rear Window" kadar yetkinlikle dokunan enfes bir hikâye bu. Ve Ozon'un artık resmî olarak "usta" bir yönetmen olduğunu da tescilliyor.

8. All is Lost (7.5) J.C. Chandor


2011'in en iyi filmlerinden biri olan "Margin Call"ın yönetmeni Chandor, tabir caizse "boyunu aşan" bir işe imza atarak 105 dakika boyunca perdede tek bir adamın yaşam savaşını anlatıyor. İnsana pek ümit veren bir öykü gibi görünmese de, "All is Lost" kesinlikle o 105 dakikaya değen bir film; zira yaşamdaki olgunluğa, tecrübe edilmiş deneyimlerin değerine ve ölüme karşı sergilenen o "dirayetli duruş"a bir güzelleme sanki.. Bu güzellemeyi yaparken (senaryoyu da kendisi yazan ve yine tüm o "hayatta kalma mücadelesi filmleri"nin klişelerine yüz vermeyen) Chandor'ın, tıpkı Cuaron gibi sırtını "pür sinema"ya dayaması, hikâyesini "resimlerle anlatma"ya gayret etmesi takdire şayan.

Başroldeki Robert Redford'ın harikulade bir performans sergilediği bu filmin de bence mutlaka görülmesi gerekiyor.

9. Lincoln (7.5) Steven Spielberg


ABD tarihinin belki de en saygı duyulan Başkan'ı Lincoln'ün, köleliği yasaklayan anayasa değişikliğini 1865'te Temsilciler Meclisi'nden geçirmesinin hikâyesini anlatan "Lincoln", Spielberg'ün "Minority Report"tan beri yaptığı en iyi film. Bunda Doris Kearns Goodwin'in (2005 tarihli "Team of Rivals: The Political Genius of Abraham Lincoln") romanından kusursuza yakın bir yetkinlikle uyarlanan muhteşem senaryosu kadar, elbette sinema tarihinin en büyük yönetmenlerinden biri olan ustanın "hikâye anlatma" konusundaki muhteşem dehasının katkısı büyük. Lincoln'ın kişisel hayatına ve sorunlarına da "tam olması gerektiği kadar" giren film, 150 dakikalık uzunluğunu hiç çaktırmadan, Daniel Day-Lewis'in artık alıştırdığı olağanüstü performansıyla taçlanıyor ve "bu filmi  görmeseydim yazık olurmuş" duygusunu, her sahnesinde net bir şekilde hissettiriyor.

Diğer: La vie d'Adéle (7.5), The World's End (7), Captain Phillips (7), The Lone Ranger (7), Iron Man 3 (7), Jin (7), The Great Gatsby (7), Pacific Rim (7), Not Fade Away (7), Yozgat Blues (7), White House Down (7), Oblivion (7), Thor: The Dark World (7), Despicable Me (7), This is the End (6.5), The Hobbit: The Desolation of Smaug (6.5), The Hunger Games: Catching Fire (6.5), Prisoners (6), Elysium (6), Man of Steel (6), Now You See Me (6), The Conjuring (6), 2 Guns (6), Insidious: Chapter 2 (6), Red 2 (6), Star Trek Into Darkness (6), Pain & Gain (6), R.I.P.D. (6), Kick-Ass 2 (6), Homefront (6), The Wolverine (5), Fast & Furious 6 (5), Riddick (5), Olympus Has Fallen (4), Grown Ups 2 (4)..

Görmediklerim: Frozen, Anchorman 2: The Legend Continues, Don Jon, Out of the Furnace, Nymphomaniac, Saving Mr. Banks, Her, Lone Survivor, Dhoom: 3, 47 Ronin, The Secret Life of Walter Mitty, We're the Millers, Inside Llewyn Davis, The Family, 12 Years a Slave, Grudge Match, Carrie..

Not: 19.02.2014'te liste güncellendi.

Hiç yorum yok: