19 Mart 2011 Cumartesi

Yıllanmış şarap gibi

FIFA.com internet sitesi, Fenerbahçe'nin yaşayan efsanesi Alex de Souza ile bir söyleşi gerçekleştirmiş. İlgili yazıda öncelikle futbolda artık 10 numaraların devrinin yavaş yavaş kapandığı ve teknik direktörlerin artık daha atletik, hızlı, koşan ve mücadele eden oyuncuları tercih ettiği belirtiliyor. Nesli yavaş yavaş tükenen teknik oyun kurucular arasında ise şu aralar bütün Avrupa devlerinin dikkatle takip ettiği Santos'lu genç yetenek Ganso'dan bahsediliyor. Ganso'nun kendi sözlerine göre hayranlık beslediği en büyük oyunculardan biri Alex de Souza. Fenerbahçe formasıyla (dünkü ile birlikte) 317 maçta 155 gole ulaşan büyük usta, kendisi ve Ganso gibi oyuncuların Brezilya'daki kulüplerin altyapısında fazlasıyla bulunduğunu ama günümüz futbolunda o çocukların işinin giderek zorlaştığını vurguluyor. Çünkü teknik direktörler artık bu tip oyunculara fazla rağbet etmiyor. Bu oyuncuların (kendisi de dâhil) oyunun defansif yönünde zayıf olduğunu da kabul ediyor kaptan.

Alex'in sözleri şöyle:

"İnsanlar bana 30 yaşıma geldiğimde özelliklerimden bir şeyler kaybedip kaybetmediğimi soruyor. Aslına bakarsanız bir şey kaybetmedim çünkü bu özelliklere hiç sahip olmadım. Kariyerim boyunca da bu sebepten dolayı insanların benimle ilgili şüpheleri oldu. Ama ben zaten 18 yaşımdayken de o kadar hızlı veya güçlü değildim, o yüzden yaşlanınca kaybedecek bir şeyim de olmadı.

Benim oynadığım futbola değer verenler her zaman oyunun teknik yönüne fiziksel yönünden daha fazla ilgi duyanlardır. Yaşlandıkça fiziksel gücünüzü ve hızınızı kaybedersiniz. Mesela ben Roberto Carlos'la fiziksel gücünün zirvesindeyken de, 35-36 yaşlarındayken de oynadım. Elbette yaşlandığında daha farklı bir oyuncuydu ve bazı şeylere adapte olmak zorundaydı.

Ben sadece sahip olduklarıma bakıp onların peşinden gidiyorum. Hiç ciddi sakatlık yaşamıyor ve her gün sıkı idman yapıyorum. Genç oyuncuların pek çoğu benim kadar çalışmıyor ve benden daha az oynuyor. Doğrusunu söylemek gerekirse şu an kendimi harika hissediyorum.

Sözleşme yenilemeden önce Palmeiras benimle ilgilenmişti. Bu konuyu Fenerbahçe'yle konuştuk ve onlara doğruyu söyledim; sözleşmemin bittiğini ve takımda kalmak istediğimi. Coritiba benimle temasa geçtiğinde ise içimde bir şeyler kıpırdadı zira onlarla bir bağım var. Ama sonra buraya ait olduğumu hissettim ve sözleşmemi uzattım. 2013'e kadar sözleşmem var, Coritiba'ya dönme konusunu şu an için düşünmüyorum. Sözleşmem bittikten sonra ne olacağını görürüz."

Adaletine kurban olayım

Her zaman ne diyoruz burada? Futbol, kısa vadede çok adaletsiz ama uzun vadede yeryüzündeki en adil oyunlardan bir tanesi.. 90'lı yılların ikinci yarısında ahlâkszlık, namussuzluk ve çirkeflikle kazanılan başarıların tadını çıkaranlar; o kirli dönemde peyda olan it-kopuklar; o dönemde Karabükspor başarılı olsa onu tutacak olan ama G.Saray olduğu için G.Saray'ı tutanlar; "sonuçlar süper ama futbol zevk vermiyor" diyerek Lucescu gibi bir adamı inanılmaz bir nankörlük ve züppelikle kovanlar; Terim'i onun yerine getirip 1.5 yıl sonra "s.ktir ol git!" diyerek def edenler; onun yerine Hagi'yi getirip sonra ona "hırsız" diyenler; Prekazi, Hagi, Tugay, Bülent, Hakan gibilerine jübile yapmayanlar; kendi sahalarında oyun alanına 19 bin bardak su atanlar; polise saldırıp "Fener kazanırsa bu maç bugün bitmeyecek" diyenler; devlete 20 senedir yaltaklanıp borç sildirenler; dilencilikle stat yaptıranlar; o stadyuma rakı şişesi sokup sahaya 2 tane şişe atanlar vs. vs. Bugün acınacak durumdalar.. Bu oyuna nasıl adaletsiz diyebilirsiniz?

Evet.. Hagi gibi Türk futbol tarihinin en çirkef figürüne bu acıları yaşatıp, en düzgün ikinci figürüne (Aykut) bu sevinçleri reva gördüğün için.. Aynı anda başlayan şampiyonluk maçı, sahaya 4 kez atılan konfetiler nedeniyle durduğu halde (Denizli) maçı tatil edilmeyen; geçen sene 10 puanı hakemlerle çalınıp şampiyonluğu engellenen takımı, bugünlerde bu kadar güldürdüğün için.. Buna karşılık federasyon ve hakemlerle, maç satan Beşiktaşlı oyuncularla şampiyon olan Bursa'nın bu yıl foyasını meydana çıkardığın için.. İlk yarıda hakemlerle 9 puan fark yapan Trabzon'un başkan ve hocasının gerçek pislik yüzlerini birkaç haftada ortaya çıkardığın için.. Çok uzun vadede de olsa iyilerin kazanmasına meydan verdiğin için.. Adaletine kurban olayım senin futbol..

G.Saray 1 - Fenerbahçe 2

17 Mart 2011 Perşembe

En iyi 5 Tony Scott filmi


1. The Hunger (10)
1983

2. True Romance (8)
1993

3. Spy Game (7)
2001

4. Enemy of the State (7)
1998

5. The Taking of Pelham 1 2 3 (6)
2009

Diğer: The Last Boy Scout (6), Unstoppable (6), Crimson Tide (6), Beverly Hills Cop II (6), Days of Thunder (5), Top Gun (5), The Fan (5), Man on Fire (5), Domino (4), Déjà Vu (4), Revenge (4)

En iyi 5 Ridley Scott filmi


1. Blade Runner (10)
1982

2. Alien (10)
1979

3. Thelma & Louis (9)
1991

4. The Duellists (8)
1977

5. Black Hawk Down (7)
2001

Diğer: American Gangster (7), Kingdom of Heaven (7), Matchstick Man (7), Robin Hood (7), Gladiator (6), White Squall (6), 1492: Conquest of Paradise (5), Hannibal (5), A Good Year (5), Body of Lies (5), G.I. Jane (4)

Görmediklerim: Legend, Someone to Watch Over Me, Black Rain

16 Mart 2011 Çarşamba

En iyi 5 Christopher Nolan filmi


1. Inception (9)
2010

2. Batman Begins (8)
2005

3. Memento (7)
2000

4. The Dark Knight (7)
2008

5. Following (7)
1998

Diğer: Insomnia (7), The Dark Knight Rises (7), The Prestige (6)..

14.08.2012'de liste güncellendi.

Federasyondan altın dokunuş

Futbol Federasyonu, itin-kopuğun ağlamalarına pabuç bırakmaya başladı yine. Yıllardan beri yönettiği her Fener maçında sarı-lacivertlileri adeta katleden Fırat Aydınus'u G.Saray-Fenerbahçe maçına vererek inanılmaz bir karaktersizlik gösterdi. Bu yetmezmiş gibi bir de 2 sene evvel Belediye'nin Fener'i 2 ofsayt golle yendiği karşılaşmada, pozisyonları net bir şekilde gördüğü halde bile-isteye iki bayrağı da kaldırmayan yardımcı hakem Serkan Ok'u derby'de görevlendirerek akıl almaz bir tetikçi operasyonunun fitilini ateşledi.

Fırat Aydınus, her zaman yazdığım gibi bu ülke tarihinin belki de en yavşak hakemi. Karı gibi ona-buna sırıtarak sempatik olduğunu zanneden, her mimiğinden sahtelik ve samimiyetsizlik akan acayip bir insan müsveddesi. Geçen sene İnönü'deki maçta 18. dakikada Gökhan'ın düşürülüşüne seyirci kalarak maçı biricik Kara Kartalımıza hediye ettiği yetmezmiş gibi, en az kendisi kadar aşağılık bir yaratık olan yardımcısı Bahattin Duran'ın operasyonu ile Kâzım'ı oyundan atıp 4 maç ceza almasına sebep olmuştu.

Bununla kaldı mı peki? Elbette hayır. Yine Olimpiyat'taki Belediye maçında skor 1-1 iken son adam Güiza'nın düşürülüşünü, kırmızı kart yüzünden görmezden gelip daha sonra haksız bir şekilde Alex'i oyundan attı. Böylelikle maçı Belediye'ye hediye ederek Fener'in şampiyonluğuna engel oldu.

Evet, 1 puan farkla biten geçen sezonda Aydınus Fener'in tam 6 puanını çaldı tek başına. Bu ülkede sokakta gezebiliyor mu bilmiyorum ama bir gün benim geçtiğim bir sokakta gezmesini çok isterdim kendisinin. Bütün şerefsizlerin yine Fener şampiyon olmasın diye bir araya geldiği bir dönemde federasyondan nefis bir hamle bu. Maçta olacakları merakla bekliyorum.

Derbinin 11'i

Fenerbahçe, kadrodaki en önemli oyuncusu olan Emre'nin yokluğunda bir G.Saray maçına daha çıkacak bu hafta. Emre, ilk sezonundaki inanılmaz stresli maçta Ali Sami Yen'de muhteşem bir performans göstermiş ve baskıya karşı ne kadar dayanıklı bir oyuncu olduğunu ispatlamıştı. Geçen yıl ise onun oynamadığı maçta Selçuk'un golüyle 1-0 kazandı Fenerbahçe. Bu sezon sakatlığı nedeniyle yine yok Emre ve herkes Aykut hocanın hangi 11 ile sahaya çıkacağını düşünüyor.

Pek çok kişinin tahmin ettiği gibi son haftalardaki istikrarlı kadrodan Emre yerine muhtemelen Özer forma giyecek Cuma gecesi. Bu durumda soldaki Dia sağa, sağdaki Topuz ortaya ve Özer de sola geçecek. Normalde 4-4-1-1 bozulmayacakmış gibi görünüyor ama bana göre zaten Fenerbahçe, Topuz sahada olduğunda hiçbir zaman 4-4-1-1 oynamıyor. Aslında bu çok da iyi oluyor çünkü rakipler için tedbiri kolay bir takım olmaktan çıkıyor Fenerbahçe. İlk yarıdaki G.Birliği maçından sonra bloga yazdığım yazıda, takımın ideal tertibini bulduğunu belirtmiş ve kadroyu şu şekilde dizmiştim:


Burada da görüldüğü gibi aslında defansın önünde iki değil tek bir ön libero ve onun önünde iki "iç orta saha" oyuncusu var. Dia ikinci bir uç forvet gibi oynayan açık oyuncusu, Alex forvet arkası ve Niang da tek santrfor. Sağ kanat ataklarını ise genelde Gökhan geliştiriyor ve Topuz'un müthiş enerjisi ile ona yardım ettiğini görüyoruz. Takımdan Emre çıkıp Özer girdiğinde ise normalde kağıt üstünde şöyle bir görüntü olacak, maçtan önce herkes Fener'i böyle dizecek:


Ama aslında saha içinde görüntü şöyle olacak, maçta bunu hep beraber göreceğiz:


Topuz ve Özer, Fener'in her maçında takımın en çok koşan oyuncuları olduğu ve hem iç orta saha hem de kanat olarak görev yapabildiği için takım kimyasında herhangi bir arıza meydana geleceğini düşünmüyorum. Özer daha önce Selçuk'un yanında ikinci ön libero olarak bile oynadı (geçen yıl deplasmanda farklı kazanılan Sivas maçı). Yani Dia sola geçse bu dizilişte, Topuz sağda, Selçuk ve Özer de göbekte oynayabilir.

Böyle birden fazla dizilişe uyum sağlayabilen oyuncuların varlığı, günümüz futbolunda çok önemli. Fener'in kadrosu sadece total kalite olarak değil, bu açıdan da Türkiye'nin açık ara en iyisi durumunda. Yıllardır bu blogda derby maçlardan önce yaptığım hiçbir tahminimde yanılmadım. Bu kez de Fener'in çok rahat oynayıp, maç içi dinamikleri konusunda herhangi bir şanssızlık yaşamazsa kazanacağını düşünüyorum. İki gün sonra göreceğiz.