17 Eylül 2011 Cumartesi

Başkan özgür olana kadar..

1983 yılından beri olabilecek en yakın şekilde takip ettiğim Fenerbahçe'nin futbol takımının, geçen sezon ve bu sezonki kadar birbirine kenetlendiğini, bu kadar "takım" olduğunu, bu kadar samimi ve birbirini seven futbolculardan oluştuğunu hiç görmemiştim. Hatta "daha kalitelisini de görmedim" diyeceğim ama bu sezon başında gönderilen oyunculardan sonra takımın total kalitesi düştü. Ama iştah, adanmışlık, özveri ve yürekli oyun kaldığı yerden devam ediyor.

Dün akşamki Antep galibiyeti (hele de Antep'in geçen yılki Kadıköy mücadelesinden sonra) gerçekten de çok önemli ve Aykut Kocaman'ın takım üzerindeki hâkimiyetini net bir şekilde gözler önüne serdi. Andre Santos'un belki yarı kalitesinde olan Ziegler mükemmel bir profesyonel ve görev adamı olduğunu hepimize daha ikinci maçtan gösterirken, Bienvenu sahip olduğu müthiş potansiyelden bir kuple sundu son yarım saatte.. Özellikle bu iki oyuncunun henüz yeni dâhil oldukları bir takımda bu başlangıcı yapması çok olumlu.

Bilica, Caner ve Cristian başta olmak üzere geçen sezonların çok çok üzerine çıkan oyuncuların varlığı başka bir sevinç kaynağı. Fenerbahçe futbol takımı, Türk futbol tarihinde eşi benzeri görülmemiş onur mücadelesini böyle sürdürdükten sonra hangi kümede olduğu, o kümeyi kaçıncı bitirdiği önemli değil. Taraftar onları bağrına basmaya devam edecektir.

Ben de başkan özgür kalana kadar maçlar hakkında sadece böyle önemli bir-iki noktaya değinmeye ya da hiç yazmamaya devam edeceğim. Bu süreçte takımın sahada gösterdiği her olumlu şey, Fenerbahçe'nin suçsuzluğunun daha kuvvetli kanıtları olacaktır.

15 Eylül 2011 Perşembe

Tiyatro mu, Süper Lig mi?

Olağanüstü gelişmelerle biten yazın ardından beklenen oldu ve Süper Lig başladı. Fenerbahçe taraftarı olarak zerre kadar umursamasak da, Digiturk sahibi değilsek ve asla olmayacak olsak da, Fener maç yapıyorsa bir şekilde yolunu bulup seyrediyoruz. Ordu maçını da seyrettik; rakibin daha etkili olduğu, bizim takımın tutuk göründüğü vs. bir ortam vardı ama söz konusu koşullarda "bundan iyisi, Şam'da kayısı" demekten başka çare yok. Futbolcuların, neyin ne olduğunun ve olacağının bu kadar muğlak göründüğü bir durumda ortaya koyduğu performansı öpüp başımıza götürmemiz gerekiyor bence; bu, işin bir boyutu..

İşin asıl önemli boyutu ise içinde bulunduğumuz tiyatro.. 3 Temmuz'dan beri geçen süreçte sadece Altaylı'nın programında TFF başkanına verdiği ayar ile takdirimizi kazanan, onun dışında "darağacında olsak bile, son sözümüz Fenerbahçe" cümlesini bile doğru biçimde söyleyemeyen ve sünepe görüntüsüyle giderek artan bir şekilde nefretimizi kazanan Nihat Özdemir, Ordu maçının ardından tüm taraftarlara "yönetim adına" Ligtv'ye abone olmalarını salık verdi. Hatta bunu bizzat "rica etti, istedi." Eğer bu istek gerçekten de yönetim adına yapıldıysa Fenerbahçe Spor Kulübü'nün, hâl-i hazırda taraftarın sahip olduğu psikolojiden zerre kadar anlamayan bir yönetimi var demektir. Ve eğer durum böyleyse, ayrıca Ligtv aboneliği için dilencilik yapacak bir pozisyona gelindiyse, o kerli ferli adamların hepsinin bir an önce istifa edip o şerefli görevi, gerçekten şerefli bir şekilde yapacak başkalarına bırakmaları da kaçınılmazdır.

Şu anda açık bir şekilde görülüyor ki, iş Türk futbolunu kurtarma operasyonundan, Ligtv'yi kurtarma operasyonuna döndü. Zaten Fener taraftarının iptalleri ile 150 milyon dolar kaybı olduğu söylenen yayıncı kuruluş, öncelikle %100 bir şekilde kendisinin projekte edip dayattığı ve yürürlüğe sokturduğu play-off sistemiyle zararının bir kısmını kurtarma peşine düştü. Ama bu yetmedi, zira Fenerbahçe taraftarlarına yeniden decoder aldırmak gerekiyordu. Bunun için önce "1 yıl taahhütlü" kampanyayı getirdiler, şimdi de normal yayın fiyatına HD yayın satıyorlar. Bunlar da yetmedi, TFF'ye "yargı kararı sezon ortasında çıksa bile cezasının sezon sonunda uygulanacağı" açıklamasını yaptırdı. Yani Fenerbahçelilere şöyle diyorlardı: "Decoder alın, sezon sonuna kadar 35-40 maç oynayacağınızı biz garanti ediyoruz." Tüm bu kepazeliklerin Fenerbahçe camiasına göstermesi gereken şey ise, verilmesi gereken tepkinin sadece bir kısmı verildiğinde bile Fenerbahçe'nin, bu ülke futbolunun eksenini tamamen kaydıracak bir potansiyele sahip olduğunun ortaya çıkmasıdır. Ligdeki diğer tüm kulüpler ve yayıncı kuruluş, bu kadarcık bir tepki ile bile Fenerbahçe'yi kurtarmak için böyle "el pençe divan" duruma geldiyse, yapılması gereken şey mezkur tepkinin dozajının artarak devam ettirilmesidir. Zira Fenerbahçe, hakkı olan ve devlet eliyle gasp edilip kedi-köpeğe peşkeş çekilen şeyleri ancak bu şekilde geri alabilir. "Restine rest ulan" demekten başka bir çare ve bir duruş kalmamıştır. Oysa bizim yönetim ne yapıyor? "Bend over" bir şekilde kendisine hangi rol biçilirse onu ifa ediyor. Biz de onlar için beddua edip o koltuklarda oldukları için utanmaktan başka bir şey yapamıyoruz.

Ama yapabiliriz. Fenerbahçe taraftarı, asla ve asla hiçbir şekilde yayıncı kuruluşa para kazandırmamalı, illâ para verecekse gidip Fenerium vasıtasıyla bizzat kendi kulübüne vermelidir. Taraftar kart daha 275 bin oldu, başkanın koyduğu hedefin çok uzağındayız. Kendisine taraftar diyen, kulübünü sevdiğini iddia eden, cemaatin bu kulübün içine girmesini istemeyen ve nihayet 35 TL verebilecek durumda olan herkes gidip kartını almalı. Bu işin lamı cimi yok. Yönetim artık taraftarın niyetini, saikini ve isteklerini temsil etmekten saptı, bu durumda onları dinlememize gerek de yok. Ayrıca Fenerbahçe taraftarının hangi davranışı gösterdiğinde "gerçek taraftar" olacağını belirlemek ve bunun fermanını vermek Nihat Özdemir gibi bir sünepenin haddine değildir. Bunu özellikle belirtiyorum.

Fenerbahçe bu yıl 80 puan toplayıp play-off hakkı kazandı, orada da şampiyon oldu diyelim.. Sezon sonunda TFF'nin "15 puanın silinmesi cezasına karar verdim" deyip, hem geçen yılki hem de bu yılki şampiyonluğu gasp etmeyeceği ne malum? Ki olacak olan budur, ben size söyleyeyim. TFF'nin tek derdi şu anda yayıncı kuruluşu kurtarmak, Fenerbahçe'nin açtığı davada da mahkûm olmamaktır. TFF'nin, Türk futbolunun, diğer bütün kulüplerin ve yayıncı kuruluşun "varlık sebebi" olan Fenerbahçe, TFF'nin umrunda bile değil. O zaman biz de bu "Süper Lig" isimli tiyatroyu umursamayalım.

Maçları bir şekilde seyredelim, tamam. Neticede sahada "çubuklu" oynuyor ve seyretmekten başka çaremiz yok. Ama Ligtv'ye para kazandırmadan, mevcut abonelikleri de iptal ederek TFF ve diğer kulüpler üzerindeki baskıyı arttırmak lâzım. Yoksa koskoca kulübe göz göre göre istediklerini yapacaklar. Bunu yazın bir yere..